[sc name=”reklam”]
[sc name=”reklam”]
HZ. MUSA (AS): YA RABBİ BENİM CENNETTEKİ KOMŞUM KİMDİR?
Bir gün Hz. Musa (as) Rabbine şöyle niyâz etti:
“Benim cennetteki komşum kimdir ya Rabbi!”
Cevaben kendisine:
“Benim filan yerde kasaplık yapan ve dostum olan bir kulum vardır. Ancak onun kasaplıktan başka çok mühim bir işi daha mevcuttur ki, eğer yanına davet edersen gelemez! İşte cennetteki komşun o olacaktır, ey Musa!” buyruldu.
Hz. Musa (as), hemen o kasabı ziyarete gitti. Kendisinin Musa Kelîmullâh olduğunu söylemeden:
“Ben sana misafir olarak geldim” dedi.
Kasap da kendisine gelen ve her bakımdan diğer insanlardan farklı olduğu belli olan bu nûr yüzlü misafire büyük bir tebessümle ilgi gösterip onu evine götürdü. Evinin baş köşesine oturtarak izzet ve ikramda bulundu. Ona kendi elleriyle et pişirdi ve önüne koydu. Musa (as)’a, önemli bir işi olduğunu söyleyerek kendisini beklemeyip yemeğe başlamasını söyledi. Kendisi de pişirdiği et yemeğinin diğer kısmını küçük lokmalar hâlinde hazırladı. Sonra duvarda özenli bir şekilde asılı duran zembili indirdi ve içinde bulunan çok yaşlı, mecalsiz adeta kuş kadar ufalmış bir kadıncağıza hazırladığı lokmaları yedirmeğe başladı. Yemeğin ardından onun ağzını güzelce sildi. Sonra temizliğini yaptı. Sevdi, okşadı ve tekrar büyük bir itina ile yerine koydu. O bunları yaparken, ihtiyar kadıncağız da sürekli ona dualar ediyordu. Hazreti Musa, bu zembili kasabın dükkanında da görmüş, fakat bir şey sormamıştı. Hayretle bekledi. Kasap, bütün hizmetini bitirip Hazreti Musa’nın yanına gelince, O’nun yemeğe başlamadığını görüp sordu:
“Ey nûr yüzlü misafirim! Niçin yemeğe başlamadın?”
Hz.Musa (as): “Sen bana şu zembilin sırrını söylemedikçe yiyemem!” dedi.
Bunun üzerine kasap şöyle dedi:
“Ey misafirim! Bu zembilin içinde bulunan yaşlı kadıncağız benim annemdir. Çok ihtiyarlamış olduğundan takatsizdir. Hem ona bakacak kimsem de yoktur. Ben de onu yalnız bıraktığım zamanlarda herhangi bir hayvanın kendisini rahatsız etmesi endişesiyle, böyle zembile koyup yukarı asıyorum. Bazen de yanımda dükkanıma götürüyorum. Benim gönlümün bütün huzuru, ona yaptığım hizmettendir. Günde iki öğün yemek veriyor, anneciğime karşı bütün görevlerimi seve seve yapıyorum!”
Hazreti Musa (as) sordu:
[sc name=”reklam”]
“Peki, sen bu hizmetleri yaparken o sana bir şeyler fısıldayarak ne diyordu?”
Kasap da:
“Annem yaptığım hizmetler için daima:
«Allah seni cennette Musa aleyhisselâm’a komşu eylesin!» diye dua eder. Ben de bu güzel duaya “Amîn” derim. Ancak o yüce peygambere komşu olabilecek kıymette amel nerede, ben neredeyim?!” diye cevap verdi.
O ana kadar kim olduğunu gizleyen Hz. Musa (as); gülümsedi ve şöyle dedi:
“Ey sâlih kişi, müjdeler olsun sana! İşte ben Musa’yım. Beni sana Allah gönderdi. Buyurdu ki: «Anasının hizmetinde kusur etmeyerek rızâsını kazanıp duasını alan o veli kulumu cennette sana komşu eyledim!» Şükreyle, lutf-i ilâhî sana mübârek olsun!”
Gözleri sevinç gözyaşlarıyla dolan kasap, büyük bir muhabbetle Hz. Musa’nın (as) elini öptü. Şükür ve huzur içinde yemeklerini yediler.
[sc name=”PaylasimAltYazi”]
[sc name=”reklam”]
Bir yanıt bırakın