[sc name=”reklam”]
[sc name=”reklam”]
Hz. Ömer (ra) bir gün Hz. Ali’ye (ra):
– “Ey Ebâ Hasan! Hz. Peygamber’in (asm) yanında bazı zamanlar sen bulundun ben ise bulunmadım. Aynı şekilde benim bulunduğum bazı zamanlar da sen bulunamadım. Sana üç şey sormak istiyorum. Acaba bunlar hakkında bir bilgin var mıdır?” dedi. Hz. Ali’nin:
– “Nedir o sorular?” demesi üzerine de:
– “Bir kişi kendisinden hiç bir iyilik görmediği bazı kimseleri sever. Diğer taraftan en ufak bir kötülük görmediği bazı kimselere de buğzeder. Bu nasıl oluyor?” diye sordu. Hz. Ali buna şu şekilde cevap verdi:
– “Ben bu konuda Hz. Peygamber’in (asm) “Ruhlar, bölükler halinde kışlalarında toplanan askerler gibi havada bir araya gelirler ve tanışarak arkadaşlık kurarlar. Ruhları birbirleriyle tanışarak arkadaşlık kuran insanlar gerçek hayatta birbirlerini severler. Tanışmayanlar ise ihtilafa düşerler ve birbirlerine buğzederler.” buyurduğunu işittim.” Hz. Ömer bu kez:
– “İkincisi, bir kişi bazan bir şey söylemek istediğinde unutuveriyor, bazansa hatırlıyor. Bu nasıl oluyor?” diye sordu. Hz. Ali bu soruya da:
– “Hz. Peygamber’in (asm) şöyle buyurduğunu işitmiştim: “Hiç bir beyin yoktur ki onun üzerinde, ayın önünde bulunan bulut gibi bir perde bulunmuş olmasın. Nasıl ki ay pırıl pırıl parladığı bir anda önüne gelen bir bulutla kapkaranlık kesilir ya da önündeki bulutun çekilmesiyle pırıl pırıl parlamaya başlarsa insan beyni de bazı zamanlar söylemek istediği şeyi unutuverir bazense hatırlar.” cevabını verdi. Hz. Ömer son olarak şu soruyu sordu:
– “Peki, insanın gördüğü rüyaların bazıları doğru çıkıyor bazılarıysa çıkmıyor. Bu nasıl oluyor?” Hz. Ali buna da şu şekilde karşılık verdi:
– “Bu konuda da Hz. Peygamber’in (asm) şöyle buyurduğunu işittim: “Kadın-erkek, uykuya dalan her insanın ruhu arşa doğru yükseltilir. Ruhu arşa kadar yükselebilenlerin gördükleri rüyalar doğru çıkar. Ruhu arşa kadar yükselemeyenlerin rüyaları ise doğru çıkmaz.” Bunun üzerine Hz. Ömer
– “Ne zamandan beri bu üç şeyi öğrenmek istiyordum. Ölmeden önce bunları öğrenmemi sağlayan Allah Teâlâ’ya hamdolsun.” dedi.
Bu bilgileri, Taberani Evsad isimli eserinde nakletmiş, sadece verdiği senetle rivayet edildiğini belirtmiş ve Abdurrahman b. Mağra isimli ravinin teferrüd ettiğini söylemekle yetinmiştir. (bk. Evsad, h. no: 5216)
Nureddin Heysemi ise, bu rivayetin Taberani’nin Evsad’ında geçtiğini söyledikten sonra, şu bilgileri verir:
Ukayli, senedde eçen Ezher b. Abdullah’ın, İbn Aclan’dan rivayetinin bilinmediğini söyler. Ancak soruda geçen bilgiler, İbn Aclan’dan değil, İsrail – Ebi İshak – Haris – Ali yoluyla ulaşmıştır.
Senedde geçen diğer ravilerin hepsinin, sika/güvenilir olduğu bildirilmiştir. (Mecmeu’z-zevaid, 1/161-162, h no. 738)
[sc name=”reklam”]
Bir yanıt bırakın