[sc name=”reklam”]
[sc name=”reklam”]
ALLAH’A HAMDETMENİN FAZİLETİ
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “İsteyerek, içinden gelerek ‘Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn’ diyen kimseye, bundan dolayı otuz sevap yazılır ve onun otuz günahı silinir.” (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
Hamd, samîmî olarak ta’zîm ve senâ (yüceltme ve medih) için söylenen sözdür.
Elhamdülillâh; “Tazim ve senâya dâir her türlü güzel söz, ezelden ebede Allâhü Teâlâ’ya mahsûstur, ona lâyıktır.” demektir. Ezelden ebede bütün hamdlere: Arş-ı A‘lâ meleklerinin, Kürsî’nin, göklerin, yerin tabakalarının ve sâkinlerinin hamdleri dâhildir.
Yine Âdem Aleyhisselam’dan Peygamberimiz (s.a.v.)’e kadar geçen peygamberlerin, evliyânın ve bütün diğer yaratılmışların hamdleri de dâhildir.
Şimdi bu mânâ düşünülerek “Elhamdülillâh” denilirse Allâhü Teâlâ’ya nihayetsiz hamd edilmiş olur.
Akıl sâhibi her Müslüman’ın, üzerindeki sonsuz ilâhî nîmetleri düşünerek nimetlerin artmasına vesîle olan hamd ile Cenâb-ı Hakk’ın ulûhiyet hakkını, gücü yettiğince edâ etmeğe çalışması vâciptir.
Îmânın lezzetini kalbinde bulabilmek için dâimâ lisânını Allâh’a hamd etmeye alıştırmalıdır. Husûsiyle muvaffak olduğu her hayırlı işin evvelinde ve sonunda hamd etmelidir. Nitekim Tefsîr-i Kebîr’de şöyle geçer: “Hazret-i Âdem Safiyyullâh’ın (a.s.) mübârek rûhu, cesed-i şeriflerine üflendiğinde, ruh göbeğine ulaşınca aksırdı ve “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemin” dedi. Mü’minler de cennete girdiklerinde Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ederler ve duâlarının sonunda “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn” derler. Bu sebepten Allâhü Teâlâ’nın ni’metlerinin önünde ve sonunda hamd etmek esastır.”
Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Allâhü Teâlâ kuluna bir nîmet verdiğinde o “Elhamdülillâh” derse Allâhü Teâlâ da şöyle buyurur: Şu kuluma bakınız, ona verdiğim az bir ni’mete, âhirette mükâfâtını ebediyyen alacağı (hamd) ile karşılık verdi.”
“Elhamdülillah” arapça olarak sekiz harfdir.
Cennetin sekiz kapısı vardır.
Bir kimse ihlâs ile bu sekiz harfi söylese, yani ‘Elhamdülillâh’ dese cennetin sekiz kapısından girmeye lâyık olur.
Kaynak : Şerh-i Dürr-i Yektâ
[sc name=”reklam”]
Bir yanıt bırakın